4 Mart 2009 Çarşamba

DUYUYOR MUSUN YÜREĞİNİ?

Ölmek...ya da yaşamak...Aralarındaki çizgi ne...Yaşadıkça hissedilenler, yaşananlar bir kenara konduğunda bazen yaşamak galip geliyor. Her şeye rağmen yaşamayı becerebilmek...Sonsuzluğun ormanına savrulup gitmek isterken yürek, geri gel deyip de onu çeken gene aynı yürek...Yaşamak bir yük mü...bir görev mi...istek dışı öylesine savrulmak mı...Amacım ne diyemeden akıntıya kapılmak mı, yoksa akıntıya kürek çekmek mi inadına...bir tutarı olmalı hayatın...Bir kelebek bile ağırlığının üstünde yük taşıyamazken nedir bu insanın taşıdığı yük? ....Omuzları ne kadar büyük insanın...ya da yüreği ne kadar geniş...Elleri kadar dayanıklı mı yüreği de...Bunca soru içinde kıvrılmış insanoğlu ana rahmindeki gibi...Çaresiz mi, hayır...Gücü ne...kimden alır gücünü..Belki de attığı her adımda yüreğinden vücuduna dağılan kan gibi enerjisini de yayıyor hayatına ve daralıp bunaldığında gene kendi, kendine el uzatıyor. Dışardan gelen güçle değil, özündekinde ara hayat ırmağının coşkusunu....Bir sevgi bağında üzümler der...koruksa...bekle olgunlaşsın..ama bil ki...senin gözlerindeki ışıktır hayatı aydınlatan...Kaynağından gelir özsu...Unutma... yumruğun kadardır gücün diye korkma, o yumruğun içindeki azimdir önemli olan...Yaşamak...zoru başarmak...bu olsa gerek.

Serap ÖZALTUN
12.4.2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder