4 Mart 2009 Çarşamba

YÜREĞİN DEHLİZLERİNDE

Şu sonsuz karanlığı ben gibi kim hissedebilir ki? Boy boy salınan umut tohumları nasıl ta dibinden koparılır, kim anlar ki? Yeminlerle başlayan sevdaların kökünü kim kazıyabilir ki? Yok, bin kez daha söylüyorum ki yok. Güven denen limanda demirlemek yok. Savrulup gitmeli.Varsın kimse bulmasın yüreğini. Varsın o kara gözlerin için türküler yakılmasın... Bomboş, bomboş her yer:sessiz. Sessiz bir çığlık atılıyor yüreğin dehlizlerinde.Yıllara inat hala sevgisiz, ağaran saçlara inat hala buruk ve altı morarmış gözlerde gülemeyen mimikler. Sevgi mi? Güldürme hayat.Sevgiyi alıp astım bir elek gibi duvara. Fırat’ın sularını taşıdım o elekle şu vahaya da...Toprak doymadı suya.Çatlayan toprak mıydı, kuruyan yürek miydi, bilemedim. Bildiğim, sevgi adına atılan adımlar, çelme oldu can.İlikler titredi sevgisizlikten. Kimsin sen ey ses? Sen...hangi yüreğin ağıdısın? Sus! Sus ey dilsiz umut! Sus da bileyim kim ne der. Sus ki uçurumun başında biten kır çiçeğinin ağıdını duyayım... Evren, yüreğin kıvrımlarındaki açlığı görmez mi? Duymaz mı 'Can... can! ' diye haykıran, şu kanayan yarayı? Sağırlık...Hışırdayan yaprağın ağıdı mıydı şu ıssızlıkta duyulan? Git! Git ta öteye yeniden dinle.Ağlayan kim, gülen kim? Ağlattığını bilmeden gülen kim? Nedir ki oysa ağlamak? Yüreğin içine dökülen gözyaşlarında boğulup gittin ey yar...Yar olmaktan kurtuldun, eridin.Belki de köz oldun.Ver saçlarını şimdi rüzgara.Çık şu dağın yamacına, haykır 'Kurtuldum.' diye. Mümkün mü, kurtulabilir misin? Sen varsın içinde dev gibi: sen! O gitse, şu gitse...Sen kalırsın içinde, sen! Başından sonuna dek adım adım takip eder yüreğini her soluk alıp verişinde.Bırakıp gitse de ölümsüz sandığın sevdalar seni, al kana bulanmış yüreğinle sen, kendine iyi bak. Bil ki gitse de yüreğim dediğin, göndersen de kıvrılan yollarından hayatın, ürkek ve korkak bakışlarıyla yeni doğan bir bebek gibi...Sen hep içinde var olacaksın. Gidenlerin ardından ağlayarak yeniden doğacaksın ve bileceksin ki her tükeniş, bir doğumdur. Gidişlerin çığlığındadır, gelişlerin hoşluğu. Bu hengamede, zifiri karanlıkta sakın çığlığın ardını arama! Bir cana hasret, bir soluğa hasret bak gökteki yıldız; sana göz kırpar, gördün mü? Budur hayat.Kıvrılmışken dört büklüm, elinde al kanlar içinde yüreğin...Başını kaldırırken bak, şu gülümseyen yüzün dudaklarındaki kıvrımlarında saklıdır hayatın gizi...

Serap ÖZALTUN
8.2.2006

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder